1 Kasım 2012

Shuffle IX


IX.

Olan olmuştu artık, bunu düşündü. Ne istiyordu acaba. Kızdı bir an. Kime ya da neye kızdığını bilmiyordu. İnsanın hayatının bu kadar değişken olması onun kaderi miydi. Biraz önce kendini böyle tanımlamışken ayıptı kızması belki. Yine de bazen daha iyisini istiyordu işte. Zor kısım üzülmek, hayal kırıklıkları ya da kaybetmek değildi belki. Zor kısım her seferinde baştan başlamaktı.

Baştan başlamak da kolay olmuyordu. Ayakta durmak başka bir şey, ilerlemek başka bir şeydi belki de. Baştan başlamak ise ikisinden de farklıydı. Bir insan hiç olmamış gibi nasıl davranılırdı ki? Ya da başka bir insanı isteyince daha öncekileri unutmuş mu olurdun.

B. ile kurdukları şeyin yaşama şansı olmamasının en önemli sebebi belki geçmişe de geleceğe de ait olamamasıydı. Bilmiyordu o nasıl görmüştü. "Herhalde bu kadar karmaşık düşünceleri hiç olmamıştı onun" diye geçirdi içinden. Onun içinse önce geçmiş daha önemliydi. Bir çok şeyi kabullenip de B. ye döndüğünde de geleceğe bakacak halleri kalmamıştı galiba.

Gidip kapısına "I want you" desene diyordu sanki Dylan. Hayat herhalde hiç böyle ilerlemiyordu ama. Ne istiyordu ki gerçekten? Buna cevap verememesi tuhaftı. Belki onu o yüzden kaybetmişti. Belki her zaman bu yüzden kaybetmişti. Ona göre değildi istemek. İsterdi. Ama istediği için mücadele etmek hayatın basit gerçeği olarak öğretilmemişti ona.

Yavaş yavaş yaklaşıyordu X-ray cihazına. Tüm seyahat boyunca işlerin en yavaş ilerlediği bölümdü bu herhalde. Sıkılmıştı biraz. Kafasındaki herşeye rağmen. Belki kafasındakilerden sıkılmıştı esasında.

E T. neci acaba dedi içinden. O da benzer bir hikayeydi herhalde. İstemek istememek.

İstemeyi sevmemesinin sebebi sahip olmak konusunda biraz rahatsız olmasıydı herhalde. İnsanların sahip olmak için istediklerini görmüştü hep. İhtiyaçları olmayan eşyaların taksitlerini ödeyebilmek için çalışıp duran insanlar da bu kefedeydi, çok güzel ve arzulanan bir kadın olduğu için birini isteyen erkekler de. Önem vermediğini söylemişti bu tarz şeylere pek de. Ama hayat dönüyor muydu bu şekilde. Hayatın bir parçası olmamak için bir bahane miydi bu ya da.

Böyle de değil dedi içinden. B. için yaptıkları geldi aklına. Evinin önüne gidip onu aradığı geceyi düşündü. "Burada ne yaptığımı bilmiyorum" demişti. "Tam da olman gereken yerdesin" demişti o da. O gün anlamalıydı belki B.'nin onun hep ötesinde kalmak istediği o sınırın içinde olduğunu. Onun için esas olanın arzulanmak ve bundan aldığı güç olduğunu. Herkes için böyleydi. T. için de. Onun için de belki. Belki tüm herşeye bakışı çok bencilceydi. Ters taraftan onun davranışlarının da farkı yoktu. Bilemeyeceği bir şeydi bu.

Bütün bunlar iyi mi kötü mü anlayamıyordu. Ellerini kollarını bağlıyorlardı adeta. Ama yapabileceği her şeyi yaptığını bildiği için elleri kolları bağlanıyordu. Çok istemişti B.'yi. Yine de onun için yapabileceklerinin bir sınırı vardı. İstemesi yeterli değildi başından beri.

Belki bu yüzden artık iyice çekiniyordu istemeye de. T.'nin önüne ne var ne yok koymuştu ve susmuştu. İsteyecek cesareti yoktu. Olan cesaretini bu şekilde kullansa da bu bile pek iyi gitmemişti herhalde. Kızacak bir şey yoktu hiç, yine de aylardır başka bir dünyada yaşar olmuşlardı. Çok önemsemiyordu galiba. Durmadı bunun üstünde pek.

X-Ray sırası geldi. Çantasını ve saatini çıkardı, plastik leğenlerin içine koydu. X-ray'de önünde bir sürü çanta vardı. Sivil giyinimli bir adam şöyle bir baktı eşyalarına. "Diz üstü bilgisayarınız var mı?" diye sordu. "Aaa evet" dedi ve çantasına atıldı telaşla. Kafasında dönen şeylerden aklından çıkmıştı tamaman bilgisayar. Çantayı açtı ve çıkardı. Ayrı bir plastik leğene koydu. Adam gülümsedi "Size bakınca kesin bilgisayarınız olduğunu düşündüm" dedi. Adam acaba havayı yumuşatmak için mi bunu söyledi, yoksa nerdlüğünü yüzüne mi vuruyor bilemedi. Mahcupça gülümsedi.

X-rayden önce kendi geçti. Daha sonra da eşyaları. Bir an önce bu kalabalıktan çıkmak için sabırsızlanıyordu. Eşyalarını aldı. Bilgisayarını çantaya yerleştirdi tekrar. Gate'lerin bulunduğu alana doğru yürüdü. Geniş bir salon vardı. Her gate için ayrı alan ayrılmamıştı. Zaten bir güvenlik kontrolü daha olmadığından normal karşıladı bunu. Direk uçağa alınacaklardı.

Bir yere oturdu. Bilgisayarını açtı. Yeterince şarjı vardı, biraz aylaklık yapabilirdi bilgisayar başında. Bu şarkıları kaydetse miydim diye düşündü. Sonra gerek olmadığına karar verdi. Ipod last.fm'e senkronize olduktan sonra oradan alabilecekti.

Bob Dylan'ın ruhuna sahip olmak isterim diye geçirdi içinden şarkı nakarata girince. Belki de insan hayatında bir kişi sevmeli ve ona onu ne kadar istediğini tepeden tırnağa hissedeceği şekilde söyleyebilmeliydi. Ondan sonrasının pek bir önemi yoktu. Mühim olan ne söyleyeceği değildi hiç bir zaman, mühim olan dinlemendi.

Belki de bunun için güçlü değildi. Uzun zaman sonra bu günü güçlü olduğu bir gün olarak hatırlayacaktı. Hayat giderek daha iyi davranmıyordu hiç kimseye.

Şarkı biterken B.'ye bunları söyleseydim ne olurdu diye düşündü. Başka olasılıklar ne o zaman ne de şimdi önemli değildi B. konusunda. Ne istediği önemliydi o zaman. Şimdi o da önemsizdi.

Hiç yorum yok: