28 Kasım 2009

Ankara Calgary Son

(Bundan önceki bölümlerin her birinde biraz daha tepetaklak gitmişti işler. Bundan sonra düzeldiğinden bazı şeyler tek bölümde bitiriyorum)

Uçak yolculuğu rahattı. Pencere kenarındaki ikili koltuklardan koridor tarafına bakan koltukta oturuyordum. Okyanus aşan uçakların konforu şahaneymiş gerçekten. Biraz dergi okudum. İki kere yemek servisi, bir kere atıştırma servisi dolaştı, tıkındım. Onlar dışında paso önümdeki interaktif eğlence zımbırtısıyla ilgilendim. Tavla oynadım, haritada google earthcülük oynadım, Death Note'un filmini buldum zıpladım seyrettim hemen ne kadar yavan olsa da. X-Men seyrettim herhalde onuncu kez. Romantik komedi dünyasına dönüş yaptım The Proposal ile.

Hala gergindim biraz aslında. Uçağın 1:30 saat geç kalkması, tam kalkmak üzereyken teknik aksaklıktan dolayı geri dönmesi filan da biraz gerginliği arttırdı ama yolculuğun böyle az yorucu olması mutlu etti beni.

Toronto'ya indiğimizde yeni gece olmuştu. Batıya doğru güneş ile yarışarak gittik ama güneş biraz daha hızlıydı bizden tabi. Toronto'ya rota düz çizgiymiş direk. Bulgaristan, Avusturya, Almanya,Fransa,İngiltere,İrlanda üzerinden okyanusa çıkıyor, Grönland'ın tam güney ucundan geçip Labrador'dan Kanada'ya girdi uçak ve dümdüz Toronto'ya uçtu.

Lester Pearson havalanında bir çok gate birleşip kocaman bir gümrük alanına açılıyordu. Önce yanınızda getirdiklerinizden declare etmeniz gerekenleri belirttiğiniz bir form dolduruyorsunuz. Bir an ne yapacağımı bilemedim. Bavuldaki çaylar, kahveler, fıstıklar, cevizli sucuklar ne olacak diye düşündüm. Tabi ortada bavul olmaması da ayrı bir durumdu. Sonunda yiyecek olduğunu işaretledim, yanımda olmayan şeyler getirdiğimi de işaretledim. Pasaport kontrolündeki görevliye durumuanlattım. İki kaleme de OK yazdı, geçtim. Göçmenlik bürosuna gidip çalışma iznimi aldım. İlk gördüğüm Kanadalıları biraz inceledim. Tim Hortons efsanesine ilk defa tanık oldum.

Gümrükten çıkıp da bavul alma bölümüne geçtim daha sonra. Bir umut bavullara bakayım dedim. Bizim uçağın bavullarının indiği banta gitmem ve bavullarımdan birinin yerde durduğunu görmemle ağzım açık kaldı. Bavulları indiren zenci abiye sarılacaktım heyecandan. Biraz bekledim, diğer bavul da geldi.

Bir şekilde İstanbul'da bavulları iç hatta aktarmamışlardı. Ya bulamadıklarından ya da aksaklık sonucu. Bavullar transit Toronto etiketleriyle durmaya devam ediyorlardı. Bir şekilde de cumaretsi günkü uçağı kaçırdıklarını gören biri pazartesi uçağına aktarmıştı bavulları. Ama hala elektronik sistemde nasıl görünmüyorlardı şu ana dek hala anlayamadığım bir durum.

Bavullar için bir araba aldıktan sonra Türk Hava Yollarının kayıp eşya masasına gittim, amacım kayıp bavul raporunu iptal ettirtmekti. Masada iki üç kişi vardı. Bir süre bekledikten sonra "Şimdi onlar düşünsün" diyip basıp gittim. Gümrükten çıkarken bavullarımı bulduğumu belirtmem gerekir mi tekrar diye düşündüm de içimden "Salla" diyip çıktım.

Bir sonraki adım Toronto-Calgary uçuşuydu. Tek problemim nerden kalkacağından emin olmamamdı. Toronto Pearson'da 3 tane terminal var. Sanırım 2. terminal ilk terminalin uzantısı gibi. Ama 3. terminal ayrı bir yerde. Westjet'in 3'den kalktığını hatırlıyordum hayal meyal ama emin değildim, bakarım ya nasılsa bir Internet alıp diye sallamıştım daha önce.

Bir yere oturdum ve bir Internet aldım. Fakat bir tuhaftı Internet. Sadece Westjet'in ana sayfasına ve Google'a bağlanabiliyordum. Başka bir yere bağlanamıyordum. Zaten cep telefonum da çalışmıyordu. İçimden "Sıçtık" demeye başlamıştım. Kanada'nın telekominikasyon altyapısı bende soru işaretleri bıraktı iyice.

Biraz doladım Westjet sayfasında ama bir şey bulamadım. Uçağın C25'den kalkacağı yazıyordu ama C25 neredeydi bir ibare yoktu. Daha sonra "Westjet Lester Pearson Toronto Terminal 3" filan diye aratınca gerçekten WestJet'in 3. terminalden kalktığını öğrendim. Oraya doğru yollanmaya başladım.

Tabi bir bavul arabasıyla bu iş zor oldu biraz. Bir merdiveni gösteren oka kadar rahat geldim de. Asansör imdada yetişti o noktada da. En sonunda Deeprun Tram kılıklı bir hafif raylı trenin istasyonuna çıktım ve diğer terminale o trenle ulaştım. Diğer terminal daha küçüktü, biraz Finlandiya'daki otobüs terminaline benziyordu. Air Canada dışındaki küçük firmalar, Küba, Güney Amerika ve Karayip gibi yerlerin havayolu şirketleri buradan uçuyordu.

Biraz dolandım sonra check-in'e girdim. Bavulların biri ağırlık problemi çıkarttı. İçimden Türk Hava Yolları kadar toleranslı değiller diyip kendimle çeliştim bir an. O kadar bezmiştim ki bavul işinden neyse parası verelim olayına girdim. $50 CAD daha bayılıp bavulları verdim. Son düzlüğe girmiştik.

Biraz dolaştım terminalde. Pizza Pizza diye bir yer görünce daldım hemşerim nerdensin diye, Çinli çıktı. Bir dilim pizza yedim Kanada'daki ilk yemeğim olarak. Amerikanpriz2Avrupafiş dönüştürücü aldım bir. Üç gündür ilk defa kaygısızca oturup uçağı beklemeye başladım. Hintliler ağırlıktaydı Pearson'da, azcık Çinli vardı. Kanadalı'ya benzeyen bir şey yoktu.

Uçağa 1 saat kala gate'e doğru yollandım. Herhalde low profile gösteremedim bir manual search'e maruz kaldık karambole. Abi çok nazikti yanlız erojen bölgelerimi aramadan önce uyarıyordu.

9'da uçağa bindik ve kalktı uçak 10 dk. bir gecikmeyle. Hayatımda ilk defa yabancı bir havayolunun uçağına binmiştim ve hayatımda ilk defa boş konuşmayan bir kaptan pilot gördüm. Adam güzelce niye geç kaldığımızı, nasıl bir rotadan gideceğimizi, havanın uçuşu nasıl etkileyeceğini açıkladı. Genç biriydi, demek ki hava kuvvetleri eskilerini toplayan bizim havayolları o kadar da doğru yolda değiller

WestJet uçağında ikram orta karardı, eğlence olarak da TV vardı her koltukta. Biraz kitabımı okusam da sonra TV de NFL pazartesi gecesi maçını seyretmeye başladım adaptasyon sürecinin bir parçası olarak. Tabi bir yerde artık vücut yeter demeye başladı, uykum geldi ve sızdım. 4 saatlik yolculuk parça parça uyuyarak, parça parça ikramdan aldığım suları içerek, parça parça da insanları inceleyerek geçti.

Calgary seyrek ışıkladan oluşan bir şehirdi. İlk şaşırtan şey buydu beni. Sonra anladım tabi neden. Yerel saatle 23:15 gibi indik Calgary'e. Reda Hoca bekliyordu yolcu bölümü çıkışında.

Ankara'da evden çıkalı 64 saat civarı olmuştu. Bavullarımı kaybedip bulmuştum. İner inmez götüm donmaya başlamıştı. Bir sürü bilinmeze doğru gidiyordum. Esas yazılacaklar - başta doktora tezi olmak üzere- bundan sonraydı.


Hiç yorum yok: